TAŞIN ARDINDAKİ ÇOCUK


Küçüktü. Ne dağların arkasındaki güzel şehirlerden ne masmavi denizlerden ne de sadece çocuk olduğu için başını okşayacak güler yüzlü insanlardan haberi vardı. Çocuk olduğunu unutmuştu. Unutturmuştuk el birliği ile. Hiç bir anlam veremediği kelimelerin arasında kalmıştı. Eylem, Türk, Kürt, etnik milliyetçilik, parti, örgüt…

Küçüktü. Büyükleri ne söylerse yapmaya hazırdı. Hepimiz öyle değil miydik? Büyüklerimiz bizleri biraz daha sevsinler diye her söylediklerini yapmak istemez miydik? Doğru mu yanlış mı hiç düşünmezdik. Küçüktük bizlerde işte.

“Bak oğlum şu karşıdakiler var ya işte onlara yerden ne bulursan atacaksın.” dedi bir ağabeyi. Çok severdi kendisine bu sözleri söyleyen ağabeyini. Hiç düşünmedi bile. Ne varsa atmaya başladı karşısındakilere. En çok da taş geçti küçük ellerine. Fırlattı ne kadar hızlı atabilirse. Niye taş atıyordu karşısındakine bilmiyordu. Belki de oyun zannediyordu tüm yaptıklarını. Ne de olsa o çok sevdiği ağabeyi söylemişti bunu yapmasını. Ağabeyi ne söylerse kabulüydü. Bilirdi ki ağabeyi kötülüğünü düşünmezdi. En azından öyle zannederdi. Söylediklerini yaptığı vakit “aferin” derdi. Sakız verirdi, şeker de verirdi. Hatta bazı zamanlar gofret bile verirdi. Belki yine gofret verirdi. Bir taş daha aldı yerden. Sonra bir tane daha, bir tane daha…

Birden karşısındakiler koşturmaya başladılar kendisine doğru. Korkmuştu. Ne şeker kalmıştı aklında ne de gofret. Kaçmaya başladı. Ama küçük adımları uzaklaştırmadı onu oradan. Kolundan tuttu karşısındakilerden biri. Elinde uzun, metal bir şey vardı adamın. Taş olmadığı kesindi. Sopa da değildi. Vurmaya başladı çocuğun küçük bedenine. Bir, iki, üç…Sonra tekmeler geldi ardı ardına. Çocuk acıdan bayılmıştı.

Gözlerini açtığında hastanedeydi. Tüm bedeni çürükler, kırıklar içindeydi. Bir süre sonra karşısındakilerin adının “polis” olduğunu öğrendi. Duymuştu “polis” kelimesini önceden ama ne yaparlar, nasıl adamlardırlar fazla bilmezdi.

Şimdi, onlar ne yapıyor olurlarsa olsunlar, ister başka yerlerde çocuklara şeker dağıtıyor olsunlar, ister dünyayı kurtarmaya çalışıyor olsunlar, küçük Seyfi için kendisini öldüresiye döven adamlardılar.

1 yorum:

le phenix dedi ki...

"ruh sağlığı bozulmamıştır"raporu verip çıkarlarını çocukların sağlığından daha değerli sayan kurumlara gıkı çıkmayan insanımın seyfi'ye senin bakış açından yaklaşmadığına eminim.
-"koş bakalım şimdi saymaya başlıyorum bakkala gidip gazozu kaç saniyede getireceksin görelim"
abilerimizin en bilindik, en etkili repliğiydi ve nasılsa bizde de "aslanım benim" takdir cümlesini duyabilmek için gazozu bile yeniden imal edebilecek kudret vardı.

Yorum Gönder